Yeni Nesil Azalıyor, Türkiye Yaşlanıyor
“Gelecek Z kuşağının değil, yaşlılık çağına hazırlıksız bir toplumun olacak…”
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yayımladığı ilk "Dönemlik Nüfus İstatistikleri" raporu bana gelecekle ilgili ciddi sorular sorduruyor. Gördüğüm tablo çok net: Yeni nesil sayıca azalıyor, ama yaşlı nüfus katlanarak artıyor. Sanki “gelecek gençlerin” değil, daha çok yaşlananların olacak gibi…
Yaşlı Nüfusta Patlama: 1 Yılda 520 Bin Kişi Arttı
2025 itibarıyla Türkiye'de 65 yaş ve üzeri nüfus 9 milyon 437 bin kişiye ulaştı. Bu, sadece son bir yılda 520 bin kişilik bir artış demek. Oran olarak da dikkat çekici:
2024'te yaşlı oranı %10,4'tü
2025’te bu oran %11'e çıktı
Uzmanlara göre bu artış sürecek ve 2080'de nüfusun dörtte biri yaşlı olacak. Yani her dört kişiden biri 65 yaş üstü.
Çocuklar Daha Az, Kadınlar Daha Uzun Yaşıyor
Benim dikkatimi en çok çeken şey, çocuk nüfusundaki gerileme. Genç nesil, sadece yaşlılar değil doğurganlık düşüşü ve göç nedeniyle de giderek sayıca azalıyor.
Ayrıca 65 yaş üstü nüfusta kadınlar, erkeklerden çok daha fazla:
Yaşlı erkek: 4 milyon 220 bin
Yaşlı kadın: 5 milyon 217 bin
90 yaş üstünde bu fark daha da uçurum gibi:
Erkek: 76.841
Kadın: 174.340
Çalışan Nüfus Yerinde Sayıyor
15-64 yaş arası yani "çalışma çağındaki" nüfusun oranı %68,4’te sabit kaldı. Ancak bu sabitlik aldatıcı, çünkü bu kesimin üzerindeki yük artıyor:
Daha az çocuk
Daha çok yaşlı
Daha fazla sağlık ve bakım ihtiyacı
Gelecek Endişem: Kim Kime Bakar?
Bugün 101 milyonluk nüfus hedefinden söz ediliyor. Ama bu 101 milyonun 30 milyonu 60 yaş ve üzeri olacak. Şimdiden düşünüyorum:
Bu insanlar nasıl sağlık hizmeti alacak?
Ekonomik sistem bunu nasıl taşıyacak?
Genç nüfus, yaşlı nüfusu karşılayacak güce sahip olacak mı?
Bu tablo sadece sayılar değil. Bu, gençlerin sırtına binen bir yük, azalan dinamizm ve değişen bir toplum demek. Eğitimden istihdama, sosyal hayattan teknolojiye kadar birçok alanda yaşlanmanın etkilerini konuşmazsak, geç kalacağız.
Kişisel Notum:
“Gençlik azalıyor, yaşlılık artıyor. Bugünün ‘sessiz’ istatistikleri, yarının ‘gürültülü’ krizine dönüşmeden harekete geçmeliyiz. Doğum politikalarından emeklilik sistemine, gençleri ülkeye kazandıracak stratejilere kadar her şey masaya yatırılmalı.”
